26 Kasım 2014 Çarşamba

İSLAM DÜŞMANLARI (Müslüman kisvesine bürünmüş) VEYA DANGALAK (Alim olduğunu sanan) İSLAM ALİMİ...!!! BU ÜMMETİ BÖYLE PARCALADILAR

"Yanına kör bir kimse geldi diye (resul) yüzünü asıp çevirdi."[18]
Bu türden ayetler ve hadisler bir hükümde ve hükmün insanlara tebliğinde ictihat kabilinden şeyler değildir. Bu ayetler ancak, Resulün yapması evla/daha uygun ve öncelikli bir konuda Resule itab/uyarı türünden gelen ayetlerdir. Öyleyse Resulün insanlara belirli bir hükmü tebliğ ettiği, ardından da hükümdeki ve ictihadındaki hatasını gösteren bir ayetin indiği, sonra da Resulden hatasını düzelten doğru hükmü tebliğ etmesinin istendiği gibi bir durum söz konusu değildir. Oysa buradaki olayın aslı şudur:
Daha önce vahy ile kendisine inen Allah Subhenehû ve Teala’nın hükümlerinden bir hükmü tebliğ etmek amacıyla bir iş yapan Resulün, bu hükme göre yapması evla olana muhalif bir şekilde insanlara hükmü tebliğ etmesinden ve bu muhalefetinden dolayı itab edilmesinden ibarettir. Yoksa bu itab, yeni bir hükmün teşri edilmesi değildir. Hüküm zaten önceden teşri edilmiş ve Resul de onunla emrolunmuştu. Buna göre de Resul onu tebliğ ediyordu. Bu olaylar nedeniyle gelen bu ayetler, ancak Resulün Allah Subhenehû ve Teala’nın kendisine emrettiği bir emri yerine getirmek için çalışırken evla olanın tersine hareket etmesi nedeniyle Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem'e gelen bir itabtır. Ayetler de, Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem'in evla olanın tersine davranması ile ilgili olarak gelen itab ayetleridir. Yoksa ayetler ne daha önceden olmayan hükümleri teşri ediyor, ne herhangi bir ictihadı tashih ediyor/düzeltiyor, ne de Resulün yaptığı hatalı bir ictihadın hükmüne muhalif olan bir başka hükmü teşri kılıyordu.
Resullerin ve nebilerin aklen de Şer'an da evla olana aykırı bir fiili yapmaları caizdir. Çünkü evla olana aykırılık, mübah olan bir hüküm demektir. Ancak bazı amelleri bazısından daha evladır. Veya mendup hükmünü taşıyan bir olay olup bazı davranışları diğerinden daha evladır. Kişinin şehirde oturması da köyde oturması da mübahtır. Ancak şehirde oturmak yönetim ile ilgili işlere önem vermek ve yöneticileri muhasebe açısından köyde oturmaktan daha evladır. Sadakayı açık vermek de gizli olarak vermek de menduptur. Ancak gizli olarak vermek açıktan vermekten daha iyidir. Açıkça sadaka verilirse evla olana ters davranılmış olur. Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem'in de evla olana aykırı bir davranışı yapması caizdir. Hatta Resulün masiyetler kapsamına girmeyen fiillerin hepsini yapması bile caizdir. Resul evla olana aykırı bir fiili yapmış Allahu Teâla'da onu itab etmiştir. Ayetleri inceleyen kimse, ayetlerin mantukunun, mefhumlarının ve delaletlerinin ancak bunu gösterdiğini görür.
http://islamdevleti.info/kita…/Islam_Sahsiyeti_Cilt_1/21.htm
https://www.facebook.com/video.php?v=769262933121759&set=vb.326046250776765&type=2&theater

19 Kasım 2014 Çarşamba

AHMETİ, NİHATI VE ONLAR GİBİ AKİDE DÜŞMANLARI..

 İYİ OKUYUN VE BU GÜNÜN MÜSLÜMANIM DİYENLERİ İLE KIYASLAYIN....
Medine ’deki yahudiler, münafıklar, kâfirler, müslümanların dûçar oldukları hezimeti, ölüm ve yaralanmayı fırsat bilerek, onların azmini kırıp, Muhammed Mustafa (AS.) ile birlikte gitmenin 
sonunda karşılaşacakları dehşetten korkutup, savaşın korkunç sahnelerini tasvir ederek, Kureyşliler ve müttefikleri müşriklerle birleşmenin âkibetini anlatmaya başladılar. Hezimet havası safları karıştırmak, kalbleri birbirine düşürmek, kuvvetli düşmanlara karşı savaşmakta ısrarın lüzumsuzluğuna, harpten çekilmenin güzelliğini, savaşı kazananlarla sulh yapmanın iyiliğini anlatmağa, şahsî acıları, ferdî elemleri isyana sevketmeye ve bütün bunlarla Müslüman cemaatının bünyesini yıkmağa, sonra İslâm akidesinin vücudunu yok etmeğe, en sonunda da galip görünen kuvvetlilere teslim olmağa çağırmak için gayet müsait bir hava idi!
O yüzden Allah; îman edenleri kâfirlere itaat etmekten nehyediyor. Allah’a küfredenlere itaatin âkibeti, acıklı bir hüsrandır, Bunda hiç bir kâr ve fayda yoktur. Böyle bir hareket, ökçelerin üstünden gerisin geri küfre dönmektir. Mü’min, ya küfür ehli kâfirlerle cihad edecek, bâtıl ve bâtıl yolunda olanlarla kavga ederek, yolunda yürür, yahut da — Neuzübillah — ökçesi üstünde gerisin geri küfre döner. Tabiî ki, her ikisinin arasında durup hem durumunu muhafaza etmek, hem dinini korumak muhaldir.
İnsan, belki böyle tahayyül edebilir. Yara ve berenin sızısı altında savaşın gerisinde sözde galip gelen kuvvetlilerle sulh yaparak, onlara itaat edip savaştan geri çekilebileceğini, bununla birlikte dinini, itikadını ve îmanı bünyesini koruyacağını tahayyül edebilir. Bu, doğrudan doğruya bir hayalden ibarettir. Bu sahada öne atılmayan bir kimse geriye kalmak mecburiyetindedir. Küfürle, şerle, dalâletle, bâtılla, putçulukla çarpışmayan kimse horlanıp zeîI olâcak mağlüp olup gerisin geri küffe şerre" dalâlete, batıla, putçuluğa mutlaka dönecektir! İtikadı ve imanı onu kafîrlere îtaataan onların sözünü dinlemekten, onlara güvenmekten alıkoymayan kimse, ilk andan itibaren — hakikatin — itikadından ve imanından sıyrılıverir. Bir itikad sahibinin itikadının düşmanlarına dayanması, onların vesveselerini dinleyip emirlerine itaat etmesi, rûhî hezimetten başka birşey değildir.
https://www.facebook.com/video.php?v=795894980431315&set=vb.100000324607185&type=3&theater 
https://www.facebook.com/video.php?v=810181955669284&set=vb.100000324607185&type=3&theater
Bu ilk başlangıçta bir hezimettir. En sonunda onu bu hezimetten, gerisin geri küfre dönmekten hiçbir şey alıkoyamaz. İsterse ilk adımlarında bu çirkin sonuca doğru yol aldığını hissetmesin... Mü’min itikadı, teslim olduğu kumanda mevzuunda, dininin ve kumandanının düşmanlarıyla meşveret edemez. Şayet onları bir kerecik olsun dinlerse, ökçeşi üstü küfre dönmenin yolunu tutmuş demektır.. Fıtri ve pratik bir hakikat... Allah, mü’minlere bu hakikati tenbih ediyor. Allah, onlara îman adına sesleniyor...
149■Ey iman edenler, küfredenlere itaat ederseniz, ökçelerinizin üstünden sizi geriye çevirirler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz.»
Ökçesi üstü îmandan küfre dönme ziyanından daha büyük hasar olur mu? îman ziyanından sonra, ne kazanç olabilir?...
Şayet küfredenlere, itaatte meyletmeye sevkeden âmil, onların himayesini temenni edip, yanlarından nusret dilemekse, işte bunlar işte onlar... Âyet o safhayı da açıklıyor, nusret ve himayenin hakikatini onlara hatırlatıyor.
«Halbuki Mevlanız Allah’tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.»
İşte mü’minin, yanından zafer dileyeceği, himayesini taleb edeceği yön burasıdır... Sahibi Allah olan kimsenin, Allah'ın yaratıklar mdan sahip aramaya ne ihtiyacı vardır? Yardımcısı Allah olan kimse, kulların yardımına hiç muhtaç olur mu?
Sonra âyet-i kerime, devam edip Müslümanların kalbini sebat ettirmeye, düşmanlarının kalbini Allah’a şirk koşmaları, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemeleri, O’nun hikmet ve kudretine boyun eğmemeleri yüzünden korkuyla doldurduğunu müjdeleyerek devam ediyor. Bu korku ise âhirette zalimler için hazırlanan azaptan daha beterdir.
■Hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Allah’a eş tanıdıklarından dolayı küfredenlerin kalblerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Ne de kötüdür o zalimlerin varacağı yer.»
Bu vaad, celîl, kadir ve kahhâr olan Allah’tandır. Küfredenlerin kalbine doldurduğu korku ile savaşın sonucunu tekeffül etmekte, Allah düşmanlarının hezimete uğrayacağını, hak dostlarının da muzaffer olacağını garanti etmektedir.