19 Kasım 2014 Çarşamba

AHMETİ, NİHATI VE ONLAR GİBİ AKİDE DÜŞMANLARI..

 İYİ OKUYUN VE BU GÜNÜN MÜSLÜMANIM DİYENLERİ İLE KIYASLAYIN....
Medine ’deki yahudiler, münafıklar, kâfirler, müslümanların dûçar oldukları hezimeti, ölüm ve yaralanmayı fırsat bilerek, onların azmini kırıp, Muhammed Mustafa (AS.) ile birlikte gitmenin 
sonunda karşılaşacakları dehşetten korkutup, savaşın korkunç sahnelerini tasvir ederek, Kureyşliler ve müttefikleri müşriklerle birleşmenin âkibetini anlatmaya başladılar. Hezimet havası safları karıştırmak, kalbleri birbirine düşürmek, kuvvetli düşmanlara karşı savaşmakta ısrarın lüzumsuzluğuna, harpten çekilmenin güzelliğini, savaşı kazananlarla sulh yapmanın iyiliğini anlatmağa, şahsî acıları, ferdî elemleri isyana sevketmeye ve bütün bunlarla Müslüman cemaatının bünyesini yıkmağa, sonra İslâm akidesinin vücudunu yok etmeğe, en sonunda da galip görünen kuvvetlilere teslim olmağa çağırmak için gayet müsait bir hava idi!
O yüzden Allah; îman edenleri kâfirlere itaat etmekten nehyediyor. Allah’a küfredenlere itaatin âkibeti, acıklı bir hüsrandır, Bunda hiç bir kâr ve fayda yoktur. Böyle bir hareket, ökçelerin üstünden gerisin geri küfre dönmektir. Mü’min, ya küfür ehli kâfirlerle cihad edecek, bâtıl ve bâtıl yolunda olanlarla kavga ederek, yolunda yürür, yahut da — Neuzübillah — ökçesi üstünde gerisin geri küfre döner. Tabiî ki, her ikisinin arasında durup hem durumunu muhafaza etmek, hem dinini korumak muhaldir.
İnsan, belki böyle tahayyül edebilir. Yara ve berenin sızısı altında savaşın gerisinde sözde galip gelen kuvvetlilerle sulh yaparak, onlara itaat edip savaştan geri çekilebileceğini, bununla birlikte dinini, itikadını ve îmanı bünyesini koruyacağını tahayyül edebilir. Bu, doğrudan doğruya bir hayalden ibarettir. Bu sahada öne atılmayan bir kimse geriye kalmak mecburiyetindedir. Küfürle, şerle, dalâletle, bâtılla, putçulukla çarpışmayan kimse horlanıp zeîI olâcak mağlüp olup gerisin geri küffe şerre" dalâlete, batıla, putçuluğa mutlaka dönecektir! İtikadı ve imanı onu kafîrlere îtaataan onların sözünü dinlemekten, onlara güvenmekten alıkoymayan kimse, ilk andan itibaren — hakikatin — itikadından ve imanından sıyrılıverir. Bir itikad sahibinin itikadının düşmanlarına dayanması, onların vesveselerini dinleyip emirlerine itaat etmesi, rûhî hezimetten başka birşey değildir.
https://www.facebook.com/video.php?v=795894980431315&set=vb.100000324607185&type=3&theater 
https://www.facebook.com/video.php?v=810181955669284&set=vb.100000324607185&type=3&theater
Bu ilk başlangıçta bir hezimettir. En sonunda onu bu hezimetten, gerisin geri küfre dönmekten hiçbir şey alıkoyamaz. İsterse ilk adımlarında bu çirkin sonuca doğru yol aldığını hissetmesin... Mü’min itikadı, teslim olduğu kumanda mevzuunda, dininin ve kumandanının düşmanlarıyla meşveret edemez. Şayet onları bir kerecik olsun dinlerse, ökçeşi üstü küfre dönmenin yolunu tutmuş demektır.. Fıtri ve pratik bir hakikat... Allah, mü’minlere bu hakikati tenbih ediyor. Allah, onlara îman adına sesleniyor...
149■Ey iman edenler, küfredenlere itaat ederseniz, ökçelerinizin üstünden sizi geriye çevirirler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz.»
Ökçesi üstü îmandan küfre dönme ziyanından daha büyük hasar olur mu? îman ziyanından sonra, ne kazanç olabilir?...
Şayet küfredenlere, itaatte meyletmeye sevkeden âmil, onların himayesini temenni edip, yanlarından nusret dilemekse, işte bunlar işte onlar... Âyet o safhayı da açıklıyor, nusret ve himayenin hakikatini onlara hatırlatıyor.
«Halbuki Mevlanız Allah’tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.»
İşte mü’minin, yanından zafer dileyeceği, himayesini taleb edeceği yön burasıdır... Sahibi Allah olan kimsenin, Allah'ın yaratıklar mdan sahip aramaya ne ihtiyacı vardır? Yardımcısı Allah olan kimse, kulların yardımına hiç muhtaç olur mu?
Sonra âyet-i kerime, devam edip Müslümanların kalbini sebat ettirmeye, düşmanlarının kalbini Allah’a şirk koşmaları, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemeleri, O’nun hikmet ve kudretine boyun eğmemeleri yüzünden korkuyla doldurduğunu müjdeleyerek devam ediyor. Bu korku ise âhirette zalimler için hazırlanan azaptan daha beterdir.
■Hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Allah’a eş tanıdıklarından dolayı küfredenlerin kalblerine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Ne de kötüdür o zalimlerin varacağı yer.»
Bu vaad, celîl, kadir ve kahhâr olan Allah’tandır. Küfredenlerin kalbine doldurduğu korku ile savaşın sonucunu tekeffül etmekte, Allah düşmanlarının hezimete uğrayacağını, hak dostlarının da muzaffer olacağını garanti etmektedir.

1 yorum:

  1. Bukalemun gibi Müslüman kisvesine bürünmüş ve kendini alim sanan cahiller yüzünden bu gün bu halde bu ümmet.
    Allah'ım bizi bu zilletden kurtar diye dua edeceğim ama şartlarını yerine getirmeden duam kabul olmayacağını bildiğimden diyorum ki şartları yerine getirelim.
    Şartlar nedir dersen İslam akidesini öğrenip uygulamak.
    ********************************************************

    YanıtlaSil