24 Eylül 2013 Salı

3-MEVLANA-MESNEVİ-İBN-SEBENİN TORUNLARI...

Mevlana Müslüman Değil Mecusi'dir...(Geçekler Çok Sarsıcı)http://youtu.be/YcGTM31JgtE

Celaleddin er-Rumi : ADAM KENDİNİ ANLATIYOR . BİRİLERİ de KALKMIŞ ONU YALANLIYOR ...! dinleyin bakın ,o kendini ne olarak tarif ediyor .?

Kendilerini islâm’a nisbet eden kitlelerin nezdinde ALLAH dostu,veli(!) diye tanımlandıkları halde bu insanlar müslüman oluşlarının, gerçekte bir din tercihi olmadığını, çünkü aynı zamanda yahudi, hırıstiyan, mecusi v.s dinlerin de müntesibi olduklarını çok açık bir şekilde ifade ederler:
“…Celâleddin er-Rumî “Divan”ında şöyle diyor:
“Canım, ey nur, kaçma benden!
Kaçma benden ey parlayan görünüm,
Kaçma benden kaçma benden!
Şu sarığa bak, onu nasıl başıma koydum,
Hatta bileğime taktığım Zerdüşt’ün zünnarına bak!
Zünnarı taşırım, yemliği taşırım.
Belki nuru taşırım, kaçma benden!
Müslümanım ben, ama Hırıstiyanım, Brahmanistim, Zerdüştiyim.
Ey yüce Hakk, sana tevekkül ettim, kaçma benden.
Bir tek tapınağım; mescid, kilise veya puthanem yok benim.
Sonsuz nimetim yüce yüzündedir, kaçma benden kaçma benden!”
(Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.S.160 (Dr. Mustafa Galveş, et-Tasavvuf fi’l- Mizan, 100-101’den))

TASAVVUF İNANANLARIN ALLAH İNANCINI BOZMUŞTUR

Tasavvuf her şeyden önce, öne sürmüş olduğu birtakım gayri islami inanç sistemiyle Müslümanların kısmı azamının Allah inancını bozmuştur.

Değerli Müslümanlar ! Aradaki farkı ve uçurumu görmeniz açısından önce islam’ın tarif ettiği Allah inancına ve sonrada tasavvufun öne sürdüğü Allah inancına şöyle bir nazar edelim…. Nazar edelim ki, tasavvufun öne sürdüğü Allah inancının ne kadar batıl, tutarsız ve saçma bir inanç olduğunu gözler önüne serelim.
Gelin hep beraber bu batıl dinin İslam adı altında Müslümanlara Pazarladıkları ve takdim ettikleri çirkin inancı ve onun hareretli savunucularının ilhad ve küfür olan sözlerini beraber okuyalım.

İBNİ ARABİ : Bu zat ; “ vahdet’i vücut “ inancının başta gelen savunu-cularındandır. Zaten tasavvuf denildiği zaman ilk önce bu isim akla gelir.Bu kimse Din adına öyle şeyler zırvalamıştır ki, inanın kendisinden önce bu şekilde Allah’a karşı küfreden hiç kimseyi göremezsiniz. Gelin hep beraber bu küfür önderinin – ki,aslında kendisine şeyhu’l ekber denilmesine rağmen şeyhu’l ekfer’dir – bunun çirkin ve pislik kokan inancını ve sözlerini okuyalım… Bakın neler zırvalıyor :

“ …. Hak ile halk arasını ayıramazsın.Şu halde her varlık hak’tır,yahut her şey halk’tır dersin. Yahutta,o bir bakımdan hak’tır,bir bakımdan da halk’tır diyebilirsin …. “

FİSUS UL- HİKEM : 99.S – İST- KİTABEVİ 1981

“ Yaratan,yaratılan,halık,mahluk,hep O’dur.O’nun dışında,O’nun varlığı haricinde hiçbir varlık tassavur edilemez.Çünkü Vücut birdir. “

FİSUS UL- HİKEM : 13.S M.E.B YAYINLARI İST-1992

“ Var olan kimdir ? Varlık nedir ? Varlıkta bir belirme vardır. O beliren var olan zatın kendisidir. O’nu umumileştiren hususileştirmiş oldu,O’nu hususi gören de,umumileştirmiş oldu. Tek varlıktan başka varlık yoktur. Şu halde nur ile zulmet aynıdır “

FİSUS UL - HİKEM : 99.S – İST- KİTABEVİ 1981 - FİSUS UL- HİKEM : 190.S M.E.B YAYINLARI İST-1992

“ Ey nefsinde varlıkları yaratan,sen yarattığın şeylerin hepsisin. Varlığı nihayetsiz olan şeyi sen vücudunda yaratırsın. Şu halde sen hem dar hem de genişsin “

FİSUS UL-HİKEM : 55.S – İST- KİTABEVİ 1981

“ Bir vakit olurki kul şüphesiz rabb olur.Başka bir vakitte de iftirasız kulluk derecesine iner ….. “

FİSUSU’L- HİKEM : 57.S – İST- KİTABEVİ 1981

“ Allah beni över, ben de Onu. O bana kulluk eder, ben de Ona,Bir halde ben Onu ikrar eder ve eşyadaki çokluk ve değişikliği görünce de inkâr ederim…. “

FİSU… HİKEM : 48.S İSTANBUL- KİTABEVİ 1981 - FİSUS UL-HİKEM : 13.S M.E.B YAYINLARI İST-1992

“ Sen kulsun ve sen Tanrı'sın ; kulluğun kimin kulu olduğunu bildiğin içindir… “

FİSUS UL- HİKEM : 101.S M.E.B YAYINLARI İST-1992

YUNUS EMRE : Bu zat’da aynı kervanın yolcularından olup , Allah ve insanın aynı şey olduğunu zırvalamıştır. İşte onun zırvalarından bir kaçı :

Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm.
Sıyırın eti kemiği,işte onun sesi,işte onun kendisi.
Ol kadiri kün feye kün,lutfedici sübhan benem.
Kesmeden rızkı veren cümlelere sultan benem.
Nutfeden Adem yaradan,yumurtadan kuş türeten.
Kudret dilini söyleten,zikreyleten sübhan benem.

Hem batinem hem zahirem,hem evvelem hem ahirem.
Bu cümlesini yaratıp tertib eden Yezdan benem.
Yoktur anda tercüman,andaki iş bana ayan..
Bin bir adı vardır bir adı da Yunus,ol sahibi Kur’an benem.

YUNUS EMRE : KÜLTÜR BAKANLIĞI 1275 KÜLTÜR ESERLERİ 161 SAYFA.361

Aynı kitapta yine Yunus’tan şöyle bahsedilir : “ …. Şiirlerinde Allah’ı insanlaştıran ve insanı da Allah’laştıran ilk ozan Yunus Emre’dir. Yunus Allah’ı uzun uzun aradıktan sonra O’nu,insanın canevinde bulduğunu şu sözlerinde anlatmaktadır :

Bu tılsımı bağlayan. Çok aradım özledim.
Türlü dilde söyleyen. Yeri göğü aradım.
Yere göğe sığmayan. Çok aradım bulmadım.
Sığmış bu can içinde. Buldum insan içinde.

Görüldüğü gibi Allah’ı insan içinde bulan Yunus,insanı Allah gibi yada Allah’ı insan gibi konuşturmuştur. Yine şu sözlerinde olduğu gibi :

“ Evvel benem ahir benem, canlara can olan benem “

YUNUS EMRE : KÜLTÜR BAKANLIĞI 1275 KÜLTÜR ESERLERİ 161 SAYFA.365

MEVLANA : Mevlana olarak isimlendirilen Celaleddini Rumi’de bir çok inanan tarafından hakkıyla tanınamamış ve kendilerine büyük İslam önderi olarak sunulmuştur. Halbuki bu şahsiyet de aynı şekilde “ vahdeti vücud “ inancına sahip olup,onun da islam’la tabab tabana zıd olan bir çok çirkin söz ve davranışları mevcuttur….. İşte onlardan bir kaçı :

“ …. Mesnevi’deki sözlerden maksadım senin sırrın,onu şiir halinde söylemekteki muradım ise senin sesindir. Bence sesin,Allah sesidir.Aşık, haşa sevgilisinden ayrılmaz. İnsanların canı ile insanın rabbi arasında keyfiyetsiz,kıyasa sığmaz bir ulaşma,bir birlik vardır. “ …. Attığın zaman aslında sen atmadın,Allah attı ….. “ ENFAL : 17.AY. Ayetini okumuşsun ama cisimden ibaretsin,cüz’lerde kalakalmışsın …. “

MESNEVİ : 4.C.62.63.S. M.E.B1991 İST

Bilindiği gibi bu Ayet’i celile de,Resulullah s.a.v’e yönelik bir hitap vardır. Allah resulü s.a.v Bedir harbinde iken ellerini kaldırarak : “ Ey Rabbim ! eğer şu topluluğu helak edecek olursan bir daha asla yer-yüzünde sana ibadet edilmeyecektir “ diye dua etmişti. Cibril’de ona : “ Bir avuç toprak al ve bunu onların yüzlerine at “ dedi. Peygamber s.a.v de bir avuç toprak alarak onların yüzlerine attı.Bunun üzerine müşriklerden hiç kimse kalmadı ki gözlerine,burun deliklerine ve ağızlarına bu bir avuç topraktan isabet etmiş olmasın.Ve netice de arkalarını dönüp kaçtılar….. İşte bunun üzerine Rabbimiz Allah’u Teala : “ …. Attığın zaman aslında sen atmadın, Allah attı ….. “ buyurarak, Müslümanlara Bedir harbinde nasıl yardım ettiğini zikretmektedir…… Ama ne yazık ki, bu küfür önderlerinin sözlerinden de anlaşıldığı gibi, bu Ayet’i kerime kendi sapık fikirlerine delil getirilmiştir… İslam önderi olarak tanıtılan bu şahsiyetin çirkin sözlerinden bir tanesi de şudur :

“ ….. Evvelce sen, varlığını tanrıya verdin … Karşılık olarak da tanrı varlığını sana verdi … “

MESNEVİ : 4.C.1.S. M.E.B - 1991 İST

“ ….. Mesnevi Alemlerin Rabbinden inmedir. Batıl ne önünden ve ne de arkasından ona yaklaşamaz….. “

MESNEVİ : 1.C.7.S. M.E.B - 1991 İST

ŞEMSEDDİN TEBRİZİ : Mevlânâ Şems-i Tebrizî'nin Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems hazretle­rine kızıp Meram bağları tarafına gitti. Mevlânâ haz­retleri medresenin kadınlarına işaretle : " Haydi gidin Kimya Hatunu buraya getirin; Mevlana, Şemseddin'in gönlü ona çok bağlıdır " buyurdu. Bunun üzerine kadın­lardan bir grup onu aramaya hazırlandıkları sırada Mevlânâ, Şems'in yanına girdi. Şems, şahane bir ça­dırda oturmuş, Kimya Hatunla konuşup oynaşıyor ve Kimya Hatun da giydiği elbiselerle orada oturuyordu. Mevlânâ bunu görünce hayrette kaldı. Onu aramağa hazırlanan dostların karıları da henüz gitmemişlerdi. Mevlânâ dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mâni olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Son­ra Şems " içeri gel " diye bağırdı. Mevlânâ içeri girdiği vakit, Şems'ten başkasını görmedi. Bunun sırrını sor­du ve : " Kimya nereye gitti " dedi. Mevlânâ Şems : " Yü­ce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya şeklinde geldi " buyurdu, işte Bayezid'in hali de böyle idi. Tanrı ona daha sakalı bit­memiş bir genç şeklinde göründü. “

MENAKİBU ARİFİN : 2 – 56.57.69.70.S - AHMED EFLAKİ - M.E.B ŞARK İSLAM KILASİKLERİ . İST.1989

SULTAN VELED : Sultan Veled'den nakledilmiştir ki : Bir gün ileri gelen sofiler babam Hudavendigâr'dan : " Abu Yezid : Ben Tanrı'mı daha sakalı bitmemiş bir genç şeklinde gördüm, buyuruyor. Bu nasıl olur ? " diye sordular. Babam : " Bun­da iki hüküm vardır : Ya Bayezit Tanrı'yı sakalı bitme­miş genç şeklinde görmüş, yahut ta Bayezid'in meylinden ötürü Tanrı onun gözüne bir genç çocuk suretinde gö­zükmüştür " dedi.

MENAKİBU ARİFİN : 2 – 56.57.S -AHMED EFLAKİ - M.E.B ŞARK İSLAM KILASİKLERİ . İST.1989

İMAM RABBANİ : Bu insanın da meşhur Mektubat isimli eserini okuduğunuz zaman, onun da aynı inanca sahip olduğunu ve Allah’ın bütün eşyaya hulul ettiğini zikrettiğini göreceksinizdir… İşte bu kimsenin de çirkin sözlerinden bazıları :

“ ….. Tarikat edeplerine dair işlere devamım sırasında,Yüce Allah’ın zahir ismine bir zuhur yeri olma şerefine erdim.Hem de tam manası ile her şeyden ayrı bir manada. O kadar ki ; bütün eşyada,tek tek bu tecelliyi gördüm.Özellikle kadınların kisvesinde.Hatta ayrı ayrı her uzuvlarında.Bu kadınlar zümresine o kadar ram oldum ki,anlatamam. Bu ram olam işinde çaresiz bir duruma düştüm …. “

MEKTUBAT : 1.C.1. MEKTUB 38.39.S – MERVE YAYINLARI İST

BEYAZİD’İ BESTAMİ : Bilindiği gibi bu şahsiyet de bir çok inanan tarafından hakkıyla tanınamamış ve kendisi, büyük İslam önderi olarak inananlara yutturulmuştur. Halbuki bu şahsiyet de aynı şekilde “ vahdeti vücud “ inancına sahip olup,onun da islam’la tabab tabana zıd olan bir çok çirkin söz ve davranışları mevcuttur…İşte onlardan bir kaçı :

“ ….Allah’tan Allah’a çıktım. Nihayet ben de : “ ey ben sen olan “ diye seslendi…. “

DR.ABDURRAHMAN BEDEVİ . ŞATAHATU’S SUFİYYE : 28-32.S - FERİDUDDİN ATTAR . TEZKİRETU’L EVLİYA : 1 / 160

“ ….. Noksan sıfatlardan münezzehim, şanım ne yücedir … “

DR.ABDURRAHMAN BEDEVİ . ŞATAHATU’S SUFİYYE : 30.S

“ ….Çadırımı Arş’ın yanına kurdum…Allah’ım senin bana itaatin, benim sana itaatimden daha büyüktür … “

DR.ABDURRAHMAN BEDEVİ . ŞATAHATU’S SUFİYYE : 29-30.S

“ … Allah’a yemin ederim ki,sancağım Muhammedin sancağından daha büyüktür. Nurdan olan sancağımın altında cinler, insanlar ve Peygamberler bulunmaktadır….”

“ … Beni bir defa görmen, Rabbini bin defa görmenden hayırlıdır … “

DR.ABDURRAHMAN BEDEVİ . ŞATAHATU’S SUFİYYE : 29-30.S

Aynı ifadeleri,bu gün din adına kaleme alınmış ve insanlara sık sık tavsiye edilen “ GAZALİ’YE AİT İHYAU ULUMİ’D DİN “ kitabında da görebilirsiniz.

“ ….. Beyazidi Bestaminin Arşa çıkması ….. “

TUĞRA NEŞRİYAT - İHYAU ULUMİ’D DİN : 4.C.610.S

“ …. Ebu Yezid’i bir defa görmen, Allah’ı yetmiş defa görmenden daha hayırlıdır ….. “

TUĞRA NEŞRİYAT - İHYAU ULUMİ’D DİN : 4.C.610.S

Bu ve bunlar gibi daha nice insan ve din adına zırvalanan sözler var ki, bunları burada zikredecek olsak inanın vaktimiz ve sayfalarımız buna yetmeyecektir… Bunlar elbetteki yaptıklarına kavuştular. Dolayısiyle bunlarla alakalı yapılacak tek şey ; ileri sürdükleri bu saçma sapan inançlarının çirkinliğini insanlara anlatmaktır.

Allah’u Azze ve Celle, henüz hayatta olupta bu çirkin inanca sahip olanlara hidayet nasibeylesin. Ve bunun yanı sıra Allah’u Teala ; tasavvuf denildiği zaman, onu islam’dan zanneden,onu islam’ın özü olarak kabul eden ve özellikle de onu Allah’a yaklaşma vesilesi olarak gören bir çok zavallı ve kandırılmış kimselere de uyanmayı nasibeylesin… Çünkü bir çok samimi Müslüman, bu kurumun temelinde yatan bu çirkin inançlardan haberleri yoktur.

Hatta bunların bu çirkin arızalarını dile getirdiğimiz zaman - bir çok tasavvuf ehli - bunları kesinlikle kabul etmiyor. Buda gösteriyor ki, tasavvufa ilk giren ve bu konuda yeni olan kimselere bu çirkin şeylerden bahsedilmiyor. Zaten şahit olanlarda bilirler ki,bu kurumda kademe kademe ilerleme sözkonusudur. Ve bunlarıda ; fenafi’ş şeyh … fenafi’r resul … fenafi’llah … ve … bekabi’llah diye kodlamışlardır.

TASAVVUF İNANANLARIN PEYGAMBER İNANCINI BOZMUŞTUR

Tasavvuf,biraz öncede dile getirdiğimiz gibi inananların sadece Allah inancını bozmamıştır. Tasavvuf,öne sürmüş olduğu birtakım gayri islami inanç fikirleriyle Müslümanların peygamber inancını da bozmuştur.

Değerli Müslümanlar ! Bu konuda da aradaki farkı ve uçurumu görmemiz açısından islam’ın tarif ettiği peygamber inancı ile tasavvufun öne sürdüğü peygamber inancına da şöyle bir nazar etmemiz gerekir. Nazar etmemiz gerekir ki, tasavvufun öne sürdüğü peygamber inancının ne kadar batıl, tutarsız ve saçma bir inanç olduğu gözler önüne serilsin.

İSLAM’IN TARİF ETTİĞİ PEYGAMBER İNANCI

Değerli kardeşlerim ! İslam akidesinde tarif edilen Peygamber inancı şudur ; “ … Allah’ın insanlar için seçip gönderdiği Muhammed s.a.v, her şeyden önce Allah’ın kulu ve resulüdür. Kendisi de aynen Allah’ı dinini yaşama hususunda sorumlu olan bir mükellefti… Onun içindir ki şehadet kelimesinde inanalar : “ Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu “ derler.

Allah’u Azze ve Celle onu,kulları arasında müjdeleyici,uyarıcı ve hakka davet edici olarak göndermiştir… Rabbimiz şöyle buyurur :

“ Allah peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı elçiler olarak gönderdi ki,peygamberler geldikten sonra insanların Allah’a karşı bir pahaneleri kalmasın “

NİSA : 165.AY.

Rabbimiz yine şöyle buyurmaktadır :

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ”……

“ Muhammed sizin adamlarınızdan birinin babası değildir, fakat Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur…… “

AHZAB.40.AY.

“ … Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz …”

NUR.54.AY

Kendisine itaat ve iman edilmesi için gönderilen bu resul, Din adına ancak kendisine vahyedileni konuşan, insanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmeden, indirilen vahye ne bir ziyadelik ve ne de bir noksanlık yapma yetkisi olmayan, gaybı bilmeyen, kendiliğinden şefaat edemeyen, kendiliğinden mucize gösteremeyen bir insan idi… Allah’u Azze ve Celle Resulü ile alakalı olarak zikretmiş olduğu :

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَ إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى

“ O, heva ve arzusundan konuşmaz. Onun söyledikleri, yalnızca kendisine ilka edilen bir vahiy’dir. “
NECM : 3- 4.AY.
إِنْ أَتَّبِع إِلَّا مَا يُوحَى إِلَي

“ Ben, ancak bana vahyolunana uyarım ……”
AHKAF.9.AY.

Ayet’i celileleriyle; Peygamberinin din adına konuşmalarının vahye dayalı olduğunu haber vermiştir… Ve yine :

“ Ey Muhammed sen onlara deki : ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem, ben size meleğim de demiyorum.….. “

EN’AM : 50.AY.

Ayeti celilesiyle ; Resulünün, Allah’ın hazinelerinden insanlara dağıtmak için bir yetkiye sahip olmadığını, gaybı bilmediğini, Resulünün de kendileri gibi bir insan olduğunu ve melek olmadığını haber vermektedir… Ve yine Allah’u Azze ve Celle :

“ Ey Muhammed ! onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, sakın onların keyiflerine uyma…… “
MAİDE : 49.AY.

Ayet’i celilesiyle ; Resulünün dinle alakalı hususlarda insanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmettiğini ve insanların heva ve arzularına göre hareket etmediğini bildirmektedir…… Rabbul izzet yine :

“ Hiçbir resul, Allah’ın izni olmadan bir mucize getiremez ”

MÜ’MİN : 78.AY.

Ayet’i celilesiyle de ; Peygamberlerin kendi isteklerine göre tasarruf sahibi olmadıklarını ve kendileri istedikleri zaman bir mucize gösteremeyeceklerini anlatmaktadır…. Ve yine Allah’u Teala :

“ O’nun izni olmadan katında hiç kimse şefaat edemez “

BAKARA : 255.AY.

Ayet’i celilesiyle de ; Peygamberinin kendiliğinden şefaat etme selahiyetine sahip olmadığını ve ne zaman kendisine “ şunlara şefaat et “ diye izin verilir ise, işte o zaman şefaat edeceğini açıkça haber vermektedir.

Ve yine Allah’u Azze ve Celel :

“ Ey resulüm onlara deki : ben kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda ve ne de bir zarar verme gücüne malik değilim….. “

A’RAF : 188.AY.

“ Ve yine de ki : Ben size ne zarar verebilirim ve ne de size iyilik edebilirim “
CİN : 21.AY.

Ayet’i celileleriyle ; Peygamberinin fayda ve zarar verme gücüne sahip olmadığını anlatmaktadır.

Ve yine Allah’u Azze ve Celle ; Uhud savaşında yaralanıp dişinin kırıldığı bir esnada kızarak müşrikler için kullanmış olduğu :
” Nebilerinin başını yaralayan bir topluluk nasıl felaha erer ki “

sözlerinden sonra indirmiş olduğu :

“ O konu da senin yapabileceğin bir şey yoktur. Allah ya onların tevbelerini kabul edip affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azabeder “

ALİ İMRAN : 128.AY.

Ayet’i celilesiyle de Resulüne ; “ insanların felaha erip ermeme işinde senin yapabileceğin bir şey yoktur. Sen sadece tebliğ görevini yap, çünkü hidayet verici olan sadece ve sadece benim “ buyurarak ,onun hidayet verici olmadığını ve insanlara kızdığı zaman da onların helak olmayacaklarını anlatmaktadır.

Görüldüğü gibi Allah’u Azze ve Celle bu Ayet’i celilesinde Resulünün kızarak söylemiş olduğu bu sözünü tasvib etmemiştir. Nedeni ise ;

“ insanların felaha erip ermeme işinde veya onların helak olup olmama işinde peygamberin kızıp kızmaması ölçü değildir “

İşte Allah’u Azze ve Celle buna işaret ederek, Peygamber hususunda inananların ölçülü olmalarını ve peygamber kızdığı zaman insanlar helak olur veya artık iflah olmaz şeklinde bir inanca sahip olmamalarını istemiştir. Yani insanların hidayeti veya helakı, sadece ve sadece Allah’u Teala’nın gadabına veya rızasına bağlıdır.

Bununla beraber yine bilindiği gibi Peygamber s.a.v, en yakını ve sevdiği kişiler olan insanlara dahi hidayet verememiştir. Çünkü Allah’u Teala :

“ Sen sevdiklerine hidayet veremezsin “ buyurmaktadır.

İşte ana hatlarıyla İslamdaki peygamber inancı budur. Dolayısıyla Resule iman hususunda şuurlu ve basiretli bir müslümanın inancı da böyle olmalıdır.

TASAVVUFTAKİ PEYGAMBER İNANCI

Ama ne yazık ki tasavvuftaki peygamber inancı bu anlatılanların tamamen tersinedir.

Tasavvuf, her şeyden önce biraz evvel ki bahsini ettiğimiz “ vahdeti’l vücut “ inancı gereği - haşa - Peygamberin Allah’tan bir parça olduğuna inanmaktadır. Bunu biraz önce Mevlana olarak isimlendirilen Celaleddini Rumi’nin şu sözlerinde açıkca görmüştük ;

“ … İnsanların canı ile insanın rabbi arasında keyfiyetsiz, kıyasa sığmaz bir ulaşma, bir birlik vardır. “ Attığın zaman aslında sen atmadın, Allah attı “ ENFAL : 17.AY. Ayet’ini okumuşsun ama cisimden ibaretsin, cüz’lerde kalakalmışsın …. “

İBNİ ARABİ : ise bu inancını şu sözleriyle ortaya koymaktadır : “ Mekke den Medine ye hicret eden Allah’tı ve O’nunla beraber ikinci bir şey yoktu …

İkinci bir sözünde şunları söylemektedir :

“ … Muhammedin hakikatı bütünüyle alemin başlangıcı ve varlık olarak ilk zahir olandır.Onun varlığı o ilahi nurdan, boşluktan ve külli hakikattandır. Boşlukta kendisi varolmuş ve alemin kendisi onun tecellisinden meydana gelmiştir … “

FUTUHATU’L MEKKİYE : 1.152

korkun br sahne-1

korkun br sahne-2
korkun br sahne-3

Şurası bir gerçektir ki, beşeriyet ne zaman bu hidayet yolunu terkettiyse, hangi tarihte bu doğru yoldan bir parça inhiraf edip, onun yerine kendi beşeri duygu ve düşüncelerini söz. ve nizamlarını, hüküm ve kanunlarını değer ve ölçülerini hiçbir bilgiye ve hidayet kaynağına sahip olmadan, aydınlatıcı hiçbir kitaba istinad etmeden yerleştirmeye çalışmışsa mutlaka bataklıkların içerisinde kaybolup gitmiştir.
*******************************************
İnsanoğlu ne zaman Allah’ın hidayetine yönelirse, gerçek hidayete erer. Çünkü asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Ne zaman da bu doğru yoldan sapıtır veya yer yer ayrılmalar gösterir ve Allah’ın koyduğu hidayetin yerine kendisinin icadettiği şeyleri yerleştirirse sapıklığa düşer... Zira Allah’ın hidayetinde olmayan bir-şey doğrudan doğruya dalâlettir. Ve meydanda bundan başka üçüncü bir yol yoktur... «Haktan sonra dalâletten başka ne vardır?»
http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2014/06/bu-kuran-en-buyuk-ve-muhim-bir-haberdir.html?spref=fb

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=939064892780989&set=ms.c.eJw1ycENACAIALGNDAICt~%3B9iGgnPphgSVluztpCLtuCeGd529L1QMf4fZ77o5wKMeBBd.bps.a.925616810792464.1073741892.100000324607185&type=1&theater

2 yorum:

  1. Said Nursi'yi de bunlara eklemek lazim.Tespitlerinizde haklisiniz.Fakat,tasavvufu tek kelime ile ifade etmek istersek buna EDEP den baska kelime yakismaz.Bu bir hususi HAL' dir, KAAL' ile zaten ifade edilemez.Yani bu hususta yazilan eserlere dikkat edin,istisnasiz hepsinde ' seytani vahy ' uflemesi vardir.
    Bu gibi eserler felsefi mulahaza ile okunabilir.Fakat dini/islami eser diye okunuyorsa cok tehlikelidir.Zira sairin dedigi gibi ' Yamadik dunyamizi yirtarak dinimizden,din de gitti dunya da gitti elimizden ' durumuna dusulur.
    Gayretlerinizin devamini diler,Allah'a emanet olun derim.

    YanıtlaSil
  2. MEVLANA'YI PEYGAMBER'E ALTERNATİF YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR
    T.C.Müslümanın devleti olamaz.
    Hiç bir sistem başka bir sistemi istemez.Kaide.
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=566435620474510&id=100013242319421

    YanıtlaSil